Bir çok insan “imza atınca ne değişecek sanki” der. Yanlış.
Birçok çift için evlilik, flört etmeye benzemez. Eğer en allı pullu hallerinizle, eskinin pastaneleri yerine bugünün kafelerinde buluşan bir çiftseniz, kaybetmemek uğruna olduğunuzdan farklı görünme oyunları oynuyorsanız, aynı eve girince dünya değişir.
Sabah saç baş darmadağın kalktığınızda çektirdiğiniz resim, daha önceleri iki dirhem bir çekirdek buluşmalarda çektirdiğiniz resme benzemez çünkü.
Evlendiğiniz adamın yatağın başucunda çorap koleksiyonu yaptığını, Afrodit gibi gördüğünüz kadının evin içinde pijamalarla dolaştığını görünce şaşırmayın. Topuklu ayakkabı giymediği zaman o kadar da zayıf görünmüyormuş değil mi?
Dibi yanan yemekler, ödeme günü unutulan faturalar, aniden ziyarete gelen aile büyükleri, traş sonrası lavabonun içinde kalan sakallar, nereye başınızı çevirseniz karşınıza çıkan her biri ayrı renkte kadın çantaları sizi şaşkına çevirmesin.
Sonra artık harcamalarda ortak. Ekstreleri incelemeye bir başlarsınız, aman o da ne…. Bu kadın bu kadar parayı kuaföre mi veriyor? Eee, veriyorsa yataktan kalktığında niye böyle görünüyor? Vermezse aman tanrım, o zaman nasıl görünecek. Dur bakalım bir, kuaför parasının aynısı playstation oyunlarına verilmiş. Çocuk gibi saatlerce başından kalkmadığı için deli olduğu oyunlara, bir de bu kadar para mı harcanıyor yani?
Bunlar yetmezmiş gibi, bir de evlilikle ilgili katı kuralları olanlar var. Neymiş efendim, sen artık evli bir erkeksin. Evli erkekler, öyle eskisi gibi bekâr arkadaşlarıyla içmeye falan gidemez. Otur evinde. Şu facebook, twitter hesaplarının hepsini bir kapat bakalım. Sen artık evlisin, sana ne lise arkadaşının nerede olduğundan. Annene de söyle, öyle seni işten falan aramasın, artık ben de varım. Arayacaksa akşam evden arasın. Ne konuştuğunuzu bileyim. Hem ne öyle iş yemeklerine yalnız gitmeler ? Başka bekâr müşteri temsilcisi mi yok, onlar götürsün bayileri yemeğe.
Erkek de boş durmaz elbette. Çalışmıyorsa evde otursun karısı. Ne işi var her gün her gün annesinde bekâr genç kız gibi? Yok efendim, artık öyle spor salonuna falan gidilmez tek başına. Tamam fitnessta tanıştık ama, işte zaten bu yüzden evli bir kadının tek başına işi yok sporda. Arkadaşlarınla buluşacaksan gündüz buluş, evli barklı kadının ne işi var gece arkadaşlarıyla yemekte. Zaten o etek de çok kısa, artık onları çöpe atmanın zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. Daha usturuplu giysiler almak lazım ama, aman dikkat! Dünyanın parasını saçma el kadar kumaşlara.
Listeler böyle sürer gider. Evlilik değil sanki hapishane.
Sonra derler ki, evlilik aşkı öldürüyor. Kim öldürdü şimdi aşkı. Atılan imza mı kovaladı aşkı? Elbette hayır. İmzanın peşinden sıralanan kurallar bırakın aşkı, sevgiyi bile kaçırdı . Sanki sevdiğiniz insanla birlikte yaşamak için değil, can sıkıcı maddelerle dolu bir sözleşmeye attık imzayı.
Suç kimin şimdi? Aşkı öldüren evliliğin mi, yoksa bir imza karşısında zoru görünce kaçan aşkın mı? Kuralları koyanların hiç mi suçu yok?