CİNSEL ŞİDDETE KARŞI KADIN PLATFORMU HAKKINDA…
Cinsel Şiddete Kadın Platformu, kadınlara yönelik cinsel şiddetle mücadele etmek amacıyla, Türkiye’nin her bölgesinden kadın örgütleri ile sivil toplum ve sendikal mücadelede yer alan kadınlar ile bağımsız kadınların birleşmesiyle, 2008 yılında kurulmuş bir platformdur.
Cinsel şiddet gerçekte, hemen her kadının bir şekilde maruz kaldığı, kadınlara yönelik şiddetin bir türüdür. Cinsel şiddet, yaygın yanılgıya rağmen, denetlenemez bir cinsellikten ötürü değil, kadın bedeni üzerinde bir baskı ve denetim kurmak amacı ile gerçekleştirilmektedir. Kadına yönelik şiddet; kadınlara yöneltilmiş en ciddi ayrımcılık biçimidir. Kadına yönelik şiddet belirli coğrafyalarda görülen bir durum değildir. Tüm zamanlarda ve toplumlarda görülen yaygın bir insan hakkı ihlalidir. Cinsel şiddet ise kadına yönelik şiddet biçimlerinden yalnızca birisidir.
Feminist hareket Türkiye pratiğinde ilk yıllarından beri cinsel şiddetle mücadele etmektedir. Bu mücadele sonucu pek çok kazanım da elde edilmiştir. Özellikle Türk Ceza Kanunu’nun yenilenmesi sürecinde, cinsel şiddet suçlarının “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında tanımlanarak, cinsel suçların aileye ve ahlaka saldırı olarak algılanması yerine, birey bedenine saldırı olarak algılanması dahi, kadını ailenin ve toplumun mülkü olarak tanımlayan zihniyetin, kadını birey olarak tanımlamaya doğru dönüşmesi anlamına gelmektedir.
Ancak, meydana gelen bu olumlu değişiklikler yeterli olmaktan uzaktır. Çünkü, kanun değişikliklerine rağmen, kadınların toplumun ve ailenin malı ve namusu olduklarına dair yaygın inanış geçerliliğini korumaktadır. Bu nedenle, cinsel saldırıya uğrayan kadınlar toplum ve aile tarafından cezalandırılma, dışlanma, ön yargı ile karşılaşma korkusuyla şikayetçi olamamaktadırlar. Cinsel saldırıya uğrayan kadınların bu saldırıları “hak ettiklerine (!)” dair yaygın inanç, kadınların mağduru olduğu suçtan dolayı kendilerinin cezalandırılması korkusuyla sessiz kalmalarına neden olmaktadır. Bu zorlukları göze alıp şikayetçi olanlar ise çoğunlukla başvurdukları sağlık kurumları ve resmi makamlarda, saldırının sebebi kendileri imiş gibi önyargılara maruz kalmaktadır. Konu cinsel şiddet suçları olduğunda, gerek toplum gerekse resmi kurumlar, faili değil mağduru, saldırgan erkeği değil saldırıya uğrayan kadını suçlama eğilimi sergilemektedir.
Bu nedenle, Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu öncelikli çalışma olarak;
-Cinsel şiddete karşı farkındalık yaratmak, cinsel şiddetin kadınların değil erkeklerin sorunu olduğu, cinsel şiddetin kadınların utancı olmadığı, tecavüzün cinsellik değil kadına yönelik bir baskı ve denetleme aracı, şiddet ve saldırı olduğu, tecavüzün ve tacizin hiçbir haklı gerekçesi olamayacağı, hiçbir kadının hiçbir nedenle taciz ve tecavüzü hak etmediğinin altını çizmek,
-Cinsel şiddetle daha etkin mücadele edilmesini sağlamak amacıyla, kamuoyunun da desteğini alarak, Cinsel Şiddetle Mücadele Başkanlığı ve Cinsel Şiddetle Mücadele Kriz Merkezleri kurulması konusunda kanun önerisinin yasalaşmasına çalışmak hedefleri benimsenmiştir. Bu kapsamda bir yasa önerisi hazırlanmış olup, yasa önerisine ilişkin bazı milletvekilleri ile görüşmeler yapılmıştır.
Cinsel Şiddetle Mücadele Kriz Merkezleri, uluslar arası literatürde Tecavüz Kriz Merkezleri olarak geçmekte ve Avrupa, Amerika ve Uzak Doğu’da uygulanmaktadır. Bu merkezlerin amacı; cinsel saldırıya uğrayan kadının her türlü tedavi ve şikayet sürecinin, cinsel şiddet konusunda farkındalık eğitimi almış sağlık, psikoloji ve hukuk çalışanları aracılığı ile tek bir merkezde sonuçlanması, böylece cinsel saldırıya uğrayan kadının muayene ve şikayet sürecinde, yaşadığı travmanın ardından oradan oraya sürüklenerek ve kendisine önyargı ile yaklaşacak görevlilerle muhatap olarak değil, kadının travmasını en aşağı düzeye çekecek şekilde sonuçlanmasının sağlanmasıdır.
Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu çalışmaları ile, hem cinsel saldırıya uğrayan kadınların yaşamında somut değişimler yaratmak hem de toplumsal algıda dönüşüm yaratarak ataerkil zihniyete karşı mücadele etmek hedeflenmektedir.
Yazan: Yasemin ÖZ