Site icon Kadının Fendi

Hamilelik…

Anne adaylarının yaşadığı sorunlara pratik çözümler

Bulantı ve kusma

Bulantı ve kusma, hamilelik döneminde ortaya çıkan, en sık yaşanan şikayetler arasında yer alır. Tüm hamileliklerin yaklaşık yüzde 80’inde görülen bu durumun nedeni tam olarak bilinmiyor. Yalnız bu dönemde kanda artan hormonun (hCG) önemli rol oynadığı kabul edilir. Genelde hamileliğin 4-8 haftaları arasında şikayetler başlar ve 14-16. haftaya kadar devam eder. Bulantı ve kusmanın aşırı olduğu durumlarda kilo kaybı ile birlikte genel durum bozukluğu ortaya çıkabilir. İleri evrelerde karaciğer ve böbrek hasarları meydana gelebileceğinden bu hastaların mutlaka hastaneye yatırılarak tedavi edilmeleri gerekir.

Öneriler

Hamileliğin erken döneminde bebeğin gelişimi için annenin dengeli beslenmesi çok da önemli değildir. Bu dönemde sık aralıklarla azar azar, bulantıyı arttırmayacak yağsız yemekler yenilmesi önerilir. Susuz kalmamak için az miktarda su veya meyve suyu içilmesine gayret edilmelidir. Bulantılar genellikle sabah saatlerinde fazla olduğundan yataktan kalkmadan önce tuzsuz kraker veya leblebi yenmesi faydalı olabilir. Bunun dışında bulantıyı engelleyen ilaçlar kullanılabilir; bunların çoğu bebek için zararsızdır.

Kabızlık

Hamilelikte ortaya çıkan kabızlığın birçok nedeni vardır. Bunların başında hamilelikle birlikte artan progesteron hormonunun mide ve bağırsaklardaki düz kas hücrelerini gevşetmesi gelir. Düz kasların gevşemesi ile mide ve bağırsakların boşalması yavaşlar ve yenilen gıdaların vücuttan atılması için geçen süre uzar. Kabızlığın diğer bir nedeni ise büyüyen rahmin kalın bağırsağın son kısmı olan sigmoid kolon ve rektum üzerine yaptığı mekanik baskı sonucu dışkının bağırsaklar içinde kolayca ilerlemesini engellemesidir.

Öneriler

Hamilelikte kalın bağırsaklardan emilen su miktarının artması dışkının daha katı hale gelmesine ve dolayısıyla dışkılamanın güçleşmesine neden olur. Kabızlığa karşı bol sıvı tüketilmesi ve posalı yiyecekler yenmesi önerilir. Şikayetlerin geçmediği durumlarda, geçici bir süre için dışkının yumuşamasını ve su tutmasını sağlayan şuruplar kullanılabilir.

İdrar kaçırma

İdrar kaçırma, hamilelik sırasında oldukça sık ortaya çıkan problemlerden birisidir. Hamileliklerin yaklaşık üçte 1’inde idrar tutma ile ilgili problem ortaya çıkar. Bunun en önemli nedenleri; büyüyen rahmin idrar torbası ve pelvis tabanına baskı yapmasıdır. Pelvis tabanı, leğen kemiğini (pelvis) alttan kapatan ve kas ve bağ dokusundan oluşan bir yapıdır. Buradaki bağ dokuları ve kaslar bir yandan batın (kaburga kemiklerinden kasıklara kadar olan kısım) içi organların yerinde kalmasını sağlarken diğer yandan da idrar torbasının boşalmasını kontrol eder. Hamilelik döneminde pelvik tabana olan baskı; kasların güçsüz kalmasına, mesane kontrolünün kaybolmasına neden olabilir. Ayrıca geçmişteki normal doğumlar da pelvik tabanı veya ona ait sinirlere zarar vererek zayıflamasına neden olabilir; bu durumda bir sonraki hamileliklerde idrar kaçırmalar ortaya çıkabilir.

Öneriler

İdrar kaçırmalarını engellemek için pelvik taban kaslarını güçlendirmeye yönelik egzersizler (Kegel egzersizleri; idrarın tutulması sırasında çalıştırılan kasları gün içerisinde birkaç kez egzersiz yapacak şekilde 20-30 kez kasılarak yapılır.) yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra özellikle hamileliğin son döneminde sık sık idrar yapılarak mesanenin boş tutulması da fayda sağlar. İdrar kaçırma nedenlerinden birisi de idrar yolu enfeksiyonu olduğundan, gerekli tetkiklerin ve uygun tedavilerin yapılması gerekebilir. Hamilelikte ortaya çıkan idrar kaçırma problemi doğum sonrası da devam edebilir. Ancak 6. haftadan sonra şikayetler devam ediyorsa mutlaka başka bir tedavi  yöntemi uygulanmalıdır.

Hipertansiyon ve Preeklampsi

Hamilelikte tansiyonun 140/90 mmHg ve üzerinde olması hipertansiyon olarak tanımlanır. Hipertansiyon, hamilelikte sıkça ortaya çıkan bir problem olup tek başına bulunabilir veya preeklampsi gibi anne ve bebek için daha tehlikeli bir duruma işaret edebilir. Hipertansiyonun vücutta su tutulması ve böbreklerden protein kaçağı ile olan birlikteliğine preeklampsi denir. Bu durum hamilelerin yaklaşık yüzde 5’inde ortaya çıkan,  hamilelere özgü ve nedeni tam olarak anlaşılamamış olan bir sorundur. Preeklampsi 20 yaşından küçük veya 35 yaşından büyük kadınlarda, ilk hamilelikte, çoğul hamilelik olanlarda, hamilelik öncesi yüksek tansiyon, şeker veya böbrek hastalığı olanlarda daha sık ortaya çıkar. Preeklampsi’yi düşündürecek şikayetler baş ağrısı, görme bozukluğu, hızlı kilo alımı, yüzde ve ellerde şişme ile bulantı ve kusmadır. Ayak ve bacak şişmeleri normal bulgular olup preeklampsi lehine yorumlanmamalıdır.

Öneriler

Preeklampsi tanısı tansiyon yüksekliğinin yanı sıra kan ve idrar tahlilleri ile de saptanabilir. Preeklampsi’nin bilinen bir tedavisi yoktur, bu nedenle bebeğin doğurtularak hamileliğin sonlandırılması tek seçenektir. İlk hamilelikte yaşanan preeklampsi gelişmesi, bir sonraki hamilelikte de tekrarlanma riskini artırır. Preeklampsi dışında hipertansiyonu olan olgularda tansiyonun ilaçlarla kontrol altına alınamaması halinde de hamileliğin beklenen zamandan önce sonlandırılması gerekebilir.

Kansızlık

Hamilelikte ortaya çıkan kansızlığın (anemi) büyük çoğunluğu demir eksikliğine bağlı olmakla birlikte nadir de olsa folik asit ve B12 vitamin eksikliğine bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Anemi; çarpıntı, halsizlik ve baş ağrısına neden olmasının yanı sıra erken doğum riskini artırması bakımından da önemlidir. Kan hacminin artması ve bebeğe plasenta yoluyla büyük miktarlarda demir transfer edilmesi, demir eksiliğine bağlı kansızlığının ana nedenini oluşturur. Yüksek oranda demir içeren besinlerin (istiridye, sığır karaciğeri, tavuk karaciğeri, kırmızı et, hindi, karides, kuru fasulye, kabuklu közlenmiş patates) tüketilmesi önerilse de besinlerle alınan demir, hamilelikte artan ihtiyacın karşılanması için yetersiz kalır. Bu nedenle ek demir takviyesine ihtiyaç vardır. Besin olarak karaciğer yüksek oranda demir içermesine karşın aynı zamanda yüksek oranda A vitamini de içerir. Aşırı miktarda A vitamini, gelişen fetusta doğumsal anomali yapabilme potansiyeli taşıdığından, anne adaylarının fazla miktarda karaciğer tüketmeleri önerilmez.

Öneriler

Demirin bağırsaklar tarafından emilimini arttıran besinlerin (balık, kırmızı et, tavuk, hindi, brokoli, Brüksel lahanası,domates, patates, yeşilbiber, portakal suyu, çilek ve elma) tüketilmesi demir eksikliğinin önlenmesinde ek fayda sağlayacaktır. Diğer yandan demir emilimini azaltan besinlerin (çay, kahve, ıspanak, tahıllar ve soya ürünleri) daha az tüketilmesine dikkat edilmelidir.

Hemoroit

Hemoroit (basur); kalın bağırsağın son kısmı (rektum ve anüsün) toplar damarların genişleyerek varis şeklini almasıdır. Bir yandan rahmin (uterus) ana toplardamar üzerine baskı yapması ve kanın vücudun alt bölümlerinden kalbe dönüşünün azalması, diğer yandan da büyüyen rahmin karın içi basınçta artışa yol açması nedeniyle hamilelikte hemoroitlere daha sık rastlanır. Hamilelik döneminde kan hacminin artması ve düz kasları gevşeten progesteron hormonunun artışı da kolaylaştırıcı faktörler olarak rol alır. Aynı nedenlerden dolayı geçmişinde hemoroit sorunu olan kadınların hamileliğin ilerleyen dönemlerinde şikayetlerinde artış görülebilir. Kronik kabızlık, liften fakir beslenme, yetersiz sıvı alımı, hareketsizlik ve obezite hemoroit riskini arttıran diğer sebeplerdir. Hemoroitler kendisini çoğunlukla temizlik esnasında ele yumuşak bir kitlenin gelmesi veya dışkılama esnasında kanamanın görülmesi ile belli eder. Hemoroit; kan kaybı ve buna bağlı anemi, hemoroit içi damarların içinde kanın pıhtılaşmasıyla meydana gelen şiddetli ağrılar nedeniyle hayat konforunu olumsuz etkileyebilir.

Öneriler

Hemoroidi önlemek için kilo alımının kontrol altında tutulması sağlanmalı, bol sıvı alınmalı, lifli gıdalardan zengin besinler tüketilmeli ve egzersiz yapılmalıdır. Önleyici tedbirlerin yetersiz kalması durumunda kabızlığı önleyici ve dışkıyı yumuşatıcı ilaçlar kullanılabilir. Hemoroitleri oluşturan varislerin pıhtı ile tıkanmasıyla şiddetli ağrının meydana geldiği durumlarda cerrahi işlem gerekebilir.

Reflü

Mide ile yemek borusunun alt ucu arasında yer alan bölgedeki düz kas hücrelerinin oluşturduğu yapının (sfinkter) özellikle progesteron hormonunun etkisiyle gevşemesi sonucu mide içeriği yemek borusuna ve hatta ağza kaçabilir. Rahmin büyümesine bağlı olarak karın içi basıncın artması da bu kaçışı kolaylaştırır. Asidik vasıftaki mide içeriği, yemek borusunda ve boğazda tahrişe neden olabilir. Bu durum göğüs kemiğinin arkasında yanma hissine, ağza acı-ekşi su gelmesi ve ileri safhada boğaz ağrısı ve kronik farenjite neden olabilir.

Öneriler

Reflünün önlenmesi veya şikayetlerin azaltılması için alınacak tedbirlerin başında sık aralıklarla az yemek yenmesi gelir. Bu şekilde midenin fazla dolması önlenmiş olur. Ayrıca yemek yedikten sonra dik pozisyonda oturulmalı, akşamları yatma saatine yakın zamanda yemek yenmemelidir. Yağlı yemekler, kafein, sigara, alkol ve baharatlı besinler sfinkter’de gevşemeyi arttırdığından bunlardan kaçınmak gerekir. Bu önlemler fayda sağlasa da hamilelikte ortaya çıkan reflünün tedavisinde sıklıkla ilaçlara ihtiyaç duyulur.

Mantar enfeksiyonu

Hamilelik döneminde hormonal değişikliklere bağlı olarak mantar enfeksiyonu riski artar. Mantar enfeksiyonu; kaşıntı, genital bölgede kızarıklık, yanma, idrar yaparken acı, peynir kesiği şeklinde beyaz akıntı şikayetlerine yol açar.

Öneriler

Tedavisi krem ya da fitil şeklinde ilaçlarla kolayca yapılsa da tekrarlama olasılığı yüksek, ancak hamileler için tehlikesiz bir enfeksiyondur. Antibiyotik kullanımı, şeker hastalığı veya vücut direncinin düşmesine neden olan hastalıkların varlığında mantar enfeksiyonu görme riski artar.

Öneriler

Krampları azaltmak için uzun süreli bacak bacak üstüne atıp oturulmamalı, gün içinde ve gece yatmadan önce bacak kaslarını gerdirecek egzersizler yapılmalı, oturulduğunda ayak bilekleri ve parmaklar hareket ettirilmeli, kısa yürüyüşler yapılmalı, mümkün olduğunca bacaklar yükseltilerek yatılmalı ve gün içerisinde bol su içilmelidir. Bacak kramplarının kalsiyum eksikliğine bağlı olarak meydana geldiği ve ek kalsiyum alınmasının fayda sağladığı düşünülebilir. Hamilelikte kalsiyum ihtiyacında artış olmakla birlikte kalsiyum takviyesinin bacak kramplarını azalttığı veya engellediğine ait bilimsel kanıt yoktur. Bu nedenle kramplarda ek kalsiyum alınmasının pratikte faydası yoktur. Buna karşın yapılan çalışmalar magnezyum tedavisinin kas kramplarını azalttığını göstermiştir. Bu nedenle hamilelikte kalsiyumdan ziyade magnezyum takviyesi fayda sağlayabilir. Bacaklardaki toplardamarların içindeki kanın pıhtılaşması ile meydana gelen damar tıkanıklığı da baldır bölgesinde şiddetli ağrıya neden olabilir. Bu durumda çoğunlukla ağrıya kızarıklık ve ağrıyan bölgenin şişmesi eşlik eder. Bu durum kramplar ile karıştırılmamalı ve doktora bildirilmelidir.

Exit mobile version